İnternet ve Sosyal Medyanın Yokluğunda Dalış Hayatı

Yazıya, sualtına yıllarını hatta ömürlerini vermiş üstadların affına sığınarak başlamak istiyorum.

2002 yılıydı, ilk dalış eğitimim alıp, sertifikamı cebime koyduğumda. O zamanları hatırlarsınız, bırakın cebimizde internet olmasını, her evde bir bilgisayar bile yoktu. Az sayıdaki internet kafelerde erişim ücretleri yüksek, internette ise şimdiki gibi bir veri zenginliği bulmak olanaksızdı. İşte o yıllarda nasıl öğrenmiştik, nereden girmişti aklımıza dalış, sualtı?

Yoktu o zaman Google, aramak istediklerimizi kütüphane raflarındaki ansiklopedilerde arardık. Konuyla ilgili yayın pek azdı. Sn. Şerif Sofular’ın kitabı elden ele geziyordu. Hatırladığım tek yayın oydu.

Bir dalış kursunun olduğunu, Facebook reklamlarından öğrenemedik o zaman, dalış yapan arkadaşlarımızdan duyduk. Ara sıra televizyonlarda izlediğimiz belgeseller, deniz kenarında, teknede, tüplü, kıyafetli ve o yaşlarda konuşmaya bile cesaret edemediğimiz adamlar… O sahnelerin içerisinde olmak ulaşılmazdı bizim için.

Dalış bilgisayarı Türkiye’de birkaç bayide satılıyordu, pek az kişide vardı ve ilk dalış bilgisayarıyla tanışmamız tabiri caizse “Ufo gören masum köylü” misaliydi. Dalış planı, dalıştan önce dekompresyon cetveli vasıtasıyla portatif yazı tahtası üzerinde yapılır, plan sualtında bu tahtadan titizlikle takip edilirdi.

Sualtı fotoğrafı deyince, fotoğraf makinası dijital çağa geçmişti belki ama belki de sualtına inememişti henüz. Analog makinalarda ise makine içindeki pozun bitmesi beklenir, film banyo edilir ve fotoğraf kağıda basılırdı. Çekilen fotoğrafı görmek uzun zaman alırdı yani, öyle her şeyin de fotoğrafı da çekilmezdi.

Çok değil, bundan 14 yıl önce dalış, dijital değildi, analogdu. Dalış yapmak “ekstrem”den ziyade “gizemli”ydi belki.

Geleceğin Dalış Donanımı “Sualtındaki Duyular”

Yazı: http://www.datensklaven.de/?p=3380
Çeviri: Serkan Öznur

“Sualtındaki Duyular” Dalgıcın Rahatça Solumasını Ve Hareket Etmesini Sağlıyor

Günümüzde kullanılan dalış sisteminin sınırlarını geliştiren tasarımcı Adam Wendel gelecek için uygun olan, “Sualtındaki Duyular” isminde dalgıcın gördüğü, duyduğu, sualtında nefes aldığı, bulunduğu çevrenin bir parçası olmasına izin veren bir cihaz fikri ortaya çıkardı. “Sualtındaki Duyular” dalışın ve keşfetmenin geleceği. Dalgıca denizin karanlık derinliklerini görmesine olanak sağlayan bir LED fener bulunduran maske kısmı panoramik çevre görüşü sağlayan genişçe bir OLED ekrana da sahip. İçine OLED ekran yerleştirilmiş başlık sanki karada herhangi bir soluma cihazı olmaksızın nefes alıyormuş gibi açığa çıkan oksijenin başlık içerisinde serbestçe akışını sağlar.

Etkileşimli OLED ekran sualtı GPS haritalarına erişim sağlarken, bununla dalgıca etkin bir şekilde deniz tabiatında yön bulmasına imkân sağlar. Ayrıca OLED ekran dalgıca o anda gördüğü tüm balık türlerini, mercan ve diğer deniz canlılarını tanımlayabilen yazılım sunar. Sualtındaki Duyular ile sualtı dünyasını deneyimlemek tamamen interaktif. Üstelik, OLED ekranı oksijenin zehirleyiciliğini, azot seviyesini ve dalgıcı bilgilendirilmiş ve güvende tutmak için vücut sıcaklığını bile görüntüler.

Haptik camdan yapılan cihaz, geleceğin çekirdek teknolojisine öncülük eder. Mikroskobik büyüklükteki gözeneklere sahip optik olarak saydam bir cam, su moleküllerini dışarıda tutarken, ses dalgalarının girmesine izin verir. Ses, suda havadakinden 6 kat daha hızlı iletilir, ancak sesin nereden geldiğini kestirmek hemen hemen imkânsızdır. Haptik cam ses dalgasının yönünü kestirir, sonrasında kaynağı ve yönü OLED ekranda görüntüler.

Su sızıntısı başlığı cilde sıkıca oturtan silikon etek kısmının kullanımı ile ortadan kaldırılmıştır. Silikonun esnekliği dalgıca rahat hareketlerle keşfetmesine imkân tanır. Turuncu yan paneller açığa çıkan oksijenin dolaşımını destekler. Başlığın arka kısmı tuzlu sudan oksijen elde eden elektroliz reaktörü içerir. Solunabilir oksijen, yenilikçi bir sualtı soluma deneyimi yaratarak başlığın içerisinde dolaştırılır.

Sualtındaki Duyular, elektroliz reaksiyonunu başlatan deniz suyundan oksijeni ayrıştırmak için santrifüj mekanizması kullanan bir batarya ile çalışır. Tuzlu su hidrojen gazıyla reaksiyona girdiği alt rezervuara çekilir. Tuzlu su, sonrasında solunabilir oksijen açığa çıkaran pozitif ve negatif anot/katot ile yüklenir. İçerdeki iki cihaz oksijenin dalgıcın ağız ve burnuna dolaşımına yardımcı olur.

Dalgıç oksijeni solur ve karbondioksit verir, ki bu başlığı terk eder. Batarya ve depolanan hidrojen dalgıcı 8 saate kadar sualtında tutabilir. Sualtındaki Duyular OLED ekran ile bütünleşerek derin sularının panoramik görüntüsünü sunmanın yanında bir insanın sualtında nasıl soluyabileceğini tamamıyla değiştirmiştir.

Hava Tasarrufu için 5 ipucu

Yazı ve Fotoğraf: http://www.scubadiving.com/training/basic-skills/5-diving-tips-saving-air

Çeviri: Serkan Öznur. Katkılarından dolayı Dalış Eğitmeni Oray Ercan’a teşekkürler.

Tüpünüzdeki havayı dalış eşinizden daha hızlı mı soluyup bitiriyorsunuz? İşte, havanızı korumaya ve dip zamanınızı artırmaya yardım edecek 5 ipucu.

1.Küçük hava kaçaklarını onarın

Bir o-ringden veya BC şişirme düğmesinden küçücük bir hava kabarcığı sızıntısı bile 5-10 bar kayıplara neden olabilir ayrıca yüksek basınç o-ringlerindeki sızıntılar ise herhangi bir şekilde ilerideki ciddi hava kaçaklarının ve akabindeki sorunların işareti olabilir. Tam oturmayan bir maske sık sık içine hava üfleyerek suyu tahliye etmek zorunda olduğunuz diğer bir çeşit hava kaçağıdır. Bu, gereksiz yere nefes alma hızınızı artıran ve dolayısıyla nefes alma tutarlılığınızı azaltan bir çeşit stres kaynağıdır da. Ahtapotunuz kolayca serbest akışa mı geçiyor? Bu fazla miktarda havayı hızlı bir şekilde boşaltabilir. Ayarını değiştirin veya maps aşağıyı gösterecek şekilde sabitleyin.

2.Daha fazla dalış yapın

Tecrübesiz dalıcılar hava kaynaklarını korkunç bir hızda harcayıp bitirmeleriyle ünlüdür, bu yüzden basitce, hava tasarrufu için en iyi ipuçlarından biri daha sık dalış yapmaktır. Yeni bir dalıcı olmayabilirsiniz, ama hemen hemen her hafta dalmazsanız, bu hala olağan dışı bir aktivitedir. Daha fazla dalış yaparak, vücudunuz, bu düşünceye alışacak ve daha az nefes alacaksınız.

3. Yavaş Yüzün

Hızın malolduğu enerji düşünebileceğinizden de fazlasıdır: Şuanki yüzüşünüzün yarısı kadar hızda yüzün, daha az hava kullanacaksınız.

4. Sığda Kalın

Regülatörünüz su ortamındaki basınca eşit basınçta hava vereceğinden, ciğerlerinize alabileceğiniz hava  su yüzeyine göre 10 metrede (2 atmosfer) tüpünüzden 2 kat daha fazla hava götürür. 30 metrede(4 atmosfer), 10 metredekinden 2 kat daha fazla götürür. Olmanız gerekenden daha derinde olmaktan kaçınmaktan başka yapacağınız bir şey kesinlikle yok. Eğer bir uçurumun kenarına gitmek için ilginç olmayan bir kum düzlükten transit geçiş yapıyorsanız, bunu 15 metre yerine 5 metreden yapın, havadan tasarruf edeceksiniz.

5. Ağırlıklarınızı minimuma indirin

Kiloluysanız, yüzerliliğinizi sağlamak ve nötr konuma geçmek için BC’nize daha fazla hava ile doldurmak zorunda kalırsınız. Şişirilmiş BC daha geniştir ve suda ilerlemek için daha fazla enerji ve hava gerektirir. BC’niz sizi nötr konuma geçirmek için yeterli miktar şişirildiğinde fazladan 2 kilo ağırlık 4 litre daha büyük BC demektir.

 

Neden Dalış?

Bir tutkudur dalış… Dalış demek, mavi sonsuzlukta kendini kaybetmektir. Dalış demek kendini gizemli boşluğa bırakıp “Ben kimim?” sorusuna yanıt aramaktır. Dalış demek hayatın başladığı yere bir sürelik de olsa misafir olmaktır…

Donanımlı dalış, başka bir deyişle tüplü dalış, aletli dalış, son yılların yükselen sporu, yükselen bir sosyal aktivitesi oldu. Yıllar önce TRT’de Jacques Yves Costeau’nun belgesellerindeki bizim için ulaşılmaz sahneler, teknolojinin, ulaşım imkânlarının gelişmesiyle daha yakın hale geldi. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde şuan Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’na kayıtlı 250’den fazla dalış merkezi bulunmakta… Deniz kıyısındaki her tatil yöresinde yetkili dalış merkezlerine, dalış teknelerine rastlamak mümkün…

 

Dalışa başlamak, bir hobi olarak dalış yapmak, size neler kazandıracaktır, bir derlemesini yapmaya çalıştım. Eminim ki siz de bu satırlarda kendinize ait olabilecek bir şeyler bulacaksınız. Buyurun…

-İş hayatının stresinden uzaklaşarak rahatlamanızı sağlar… Dertlerinizi su üstünde bırakırsınız, tek duyduğunuz şey nefes alıp verişinizdir. Mavi dünyanın büyüsü ve gizemi her şeyi unutmanızı sağlar. Doğal bir terapi olduğu söylenebilir dalışın.

-Sualtının sessizliği, ortamın loşluğu, canlıların güzelliği sizi huzura götürür… Parmağınız büyüklüğünde bir balığın karnını doyurma çabası, sizin günlük hayatta ne tür boş şeylere kafa yorduğunuzu anlamanıza sebep olabilir…

-Dalışı öğrenirken size hayat boyu gerekli olan fizik, fizyoloji ve ilk yardım bilgilerini de tekrar eder ya da öğrenirsiniz… Okul sıralarında öğrendiğiniz insanın yaşam destek sistemi, solunum sistemi ve vücudun metabolik işleyişini bir dalıcı gözü ile tekrar edecek, kazazedeye müdahale, suni solunum ve kalp masajı gibi hayati öneme sahip uygulamaları yapacaksınız.

-Yeni insanlar tanır, yeni arkadaşlar edinirsiniz… Ve inanın ki dalış teknesine gelip sizinle birlikte dalış yapan insanların çoğunun sizinle pek çok ortak noktası olacaktır. Hemen konuşup kaynaşıvermeniz kaçınılmazdır. Sonra bir bakıvermişsiniz ki telefon rehberi hafızanızın büyük bir kısmını dalıcı arkadaşlarınız işgal etmiş… Bir arkadaşınızla yıllar sonra oturup lak lak yaparken birinizin sorduğu “Sahi ya… Bir nerede tanışmıştık?” Sorusunun cevabı “Dalış teknesinde” olmuş… Kim bilir?

-Farklı yerlerde dalmak için seyahat edersiniz… Dalışı bir tutku haline getirdiğinizde seyahat çantanızdan maske, palet ve şnorkeliniz eksik olmayacaktır. İlerleyen safhalarda dalış malzemeleriniz çantanızın büyük bir kısmını kaplayacak, diğer eşyalarınızı aralara sıkıştırmak durumunda kalacaksınız… Seyahat rotanızı belirleyen ölçüt dalış olacak, gezmeyi, seyahat etmeyi sevmeyen biriyseniz dalışla birlikte seveceksiniz… İki günlük hafta sonu tatili için, “Nasıl Kaş’a giderim, nasıl Saroz’da dalış yaparım”ın planlarını kuracaksınız. Hiç yurtdışına çıkmamış veya sayılı defalar çıkmış iseniz, ilk yıllık izninizde Sharm El Sheikh’e, Phuket’e, gidebilmenin hesabı içine gireceksiniz… Sharm-el Sheikh’e giderseniz, bir yolunu bularak Kahire’ye geçip Mısır Piramitlerini görmek isteyeceksiniz… Phuket’e gittiğinizde size çok uzak bir kültürü yaşamanın hazzına varacaksınız… Belki de bir gün dalış çantanızı bırakıp, sırt çantanızı alacak, gezgin olacaksınız…

-Sualtı dünyasını tanıdıkça çevreye daha duyarlı bir birey haline gelirsiniz. Bazen, ne yazık ki, bu güzelliklerin ortasında gördüğünüz bir pet şişe, sizi üzecek, sinirlendirecek… Dalış liderinin dalış öncesi brifinginde “Birkaç yıl öncesine kadar burada köpek balığı görmemiz mümkündü, fakat su sıcaklıklarının birkaç derece artmasıyla göremez olduk” cümlesine benzer sözler günlerce kulaklarınızda yankılanacak… Neden sorusunu soracaksınız kendinize. Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir “Dünya”nın olmasını istiyorsak, ileri yaşlarımızda susuzluğun, kuraklığın, kıtlığın acısını yaşamak istemiyorsak, gereken saygıyı göstereceğiz Doğa’ya… Bir otomobil lastiği, bir pet şişe veya kısa bir cümle aslında size her şeyi anlatmaya yetecek…

-Sanıldığı kadar pahalı değildir. Başlangıç seviyesi dalış kurslarının fiyatı ortalama bir cep telefonundan, ortalama bir fotoğraf makinesinden, bir güneş gözlüğünden daha ucuzdur. Bu ücret bir pasaport harcına hemen hemen eşdeğer… Aslında bu sertifika da, sözü açılmışken, sizin sualtı dünyasına giriş için pasaportunuz olacak… Cüzdanınızın en güvenli bölmesinde taşıyacaksınız, ara sıra çıkarıp bakarak mavilikleri hayal edeceksiniz…

Bu yazdıklarımın dışında da aklıma gelmeyen birçok sebep bulmak mümkün olabilir. Şuana kadar dalışa başlamadıysanız, geç kalıyor olabilirsiniz. Daha fazla bilgi almak istiyorsanız iletişim bilgilerim aracılığıyla bana ulaşabilirsiniz.

Keyifli dalışlar…