Dünyanın En Uzun “Kristal” Sualtı Mağarası Derin Rus Sularında Ortaya Çıkarıldı

Yazı: http://www.ibtimes.com/articles/170555/20110628/orda-cave-orda-cave-russia-orda-cave-awareness-project-orda-cave-pictures-ural-region-ural-mountains.htm

Fotoğraflar: Victor Lyagushkin

Çeviri: Serkan Öznur

“Orda Mağarası Farkındalık Projesi”nde çalışan Rus dalgıçlar, dünyanın en uzun sualtı mağarasının keşfedilmemiş görüntülerini ortaya çıkardılar.

Perm bölgesindeki(Ural), Orda köyünün yakınlarındaki Orda mağarası, dünyadaki en büyük sualtı alçıtaşı kristali mağarası ve dehlizlerinin 5 kilometreye kadar uzanmasıyla da Avrasya’daki ikinci büyük mağara. Ünlü sualtı fotoğrafçısı, gazeteci ve dalış eğitmeni Victor Lyagushkin mağara dalgıçları grubuna liderlik yaptı ve sıfır derecenin altında mağaranın göz kamaştırıcı fotoğraflarını çekti.

Lyagushkin “Son derece düşük su sıcaklığı var, 3C ve 20C arasında, yüzeyde sıfırın altında. Bu koşullar altında fotoğraf çekmek hayli zorlayıcı.” dedi.

Rusya’da zengin mineral yataklarıyla ünlü olarak bilinen, Ural bölgesindeki mağaranın bulunduğu mevki, minerallerden dolayı berrak suya sahip Orda mağarasındaki alçıtaşı kitlesiyle bağlantılı olabilir.

Bir su mucizesi, bir doğa harikası, doğa abidesi olan Orda mağarası son zamanlarda mağara gezilerinin odağı haline geldi.

İşte Orda Mağarasının Victor Lyagushkin tarafından sayısız dalışlar boyunca çekilmiş birkaç benzersiz fotoğrafı…

Vizesiz Seyahatin Dayanılmaz Hazzı

Duyduğuma göre Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere,
 kendilerini baş tacı ve ulaşılmaz sanan ülkeler vize uygulayarak önemlerini(!) hissettirmek istiyorlarmış. Canım, yerim ben sizin o önemli triplerinizi. Vize uygulamalarının açıklamasını da seyahat edenlerin ülkelerine geri döneceklerinden emin olmak için, diye yapıyorlar. Ah be ya, zaten biz de 10 günlük vize alalım da, sonra da ülkenizde amele olarak kalırız, bir de memleketinizden Helga bulur evleniriz diye planlamıştık, yemediniz. Nasıl yapsak ki, o zaman verin bize ordan bi vize… İki biyometrik fotoğraf, onaylı maaş bordrosu, kendine ait banka hesap dökümü ve bir de mülakat mı? Bilmemne holdinge iş başvurusu yapmadık biz, yalnızca ülkenize seyahat amaçlı gelmek istiyoruz ve size de para kazandıracağız!!! Yoksa bir zamanlar bizim bayrağımız altında güvenle yaşamış olmanız canınızı mı sıktı ve hala sıkmaya devam mı ediyor? Kusura bakmayınız, biz başka ülkelere gidiyoruz, aman efendim sonra ekonomik krizdeyiz hadi gelin bize, döviz bırakın ekonomimiz düzelsin derseniz, biz düşünürüz bu kez.
Rotamız Balkanlar, Makedonya’dan Bosna-Hersek’e, İskender’den Franz Ferdinand’a, Dünya’yı sallayan imparatorluğun kurulduğu yerden, başlattığınız savaşın çıktığı toprakları görmeye. Yemişim sizin marjinal yaşayış tarzınızı, konforlu(!) hayatınızı.
Canımız havuzumsu bir deniz mi çekti?  Ya da devasa ağaçlarından gökyüzünü göremediğimiz bir ormanda yürümek? Onlardan sizde yok zaten biz Uzak Doğu’ya gidiyoruz, Tayland’a… Bulunmaz Hint kumaşı değilsiniz, uyanın…

Gezgin Matematiği

Dev ekran TV, blackberry, son model cep telefonu alacak param yok. Lüks restoranlarda yemek yiyecek param da yok…
Taksiye binemem, bisiklet, dolmuş ne güne duruyor? Taksiye verecek param yok.
Paket tatile verecek param hiç yok. Tek kuruş bile.
Ama…
Sokak çalgıcılarına verecek param var.
Ehven bir lokantada iyi bir servise sağlam bahşiş verecek param var.
Doğaya zarar vermeyen deterjan, sabun almaya param var,  pahalı olsalar da.
Gezgin matematiği…
Çıkarmaz, toplar.
Bir Bilet Al, Gizem Altın Nance, Boyut Yayın Grubu, 4.Baskı, Ocak 2010; sy 206.

Dünyada Eğer ‘100’ Kişi Yaşasaydı…

Dünya nüfusunu, 100 kişilik bir köy kadar küçültebilseydik dağılım şu şekilde olacaktı.
57 Asyalı, 21 Avrupalı, 14 Amerikalı ve 8 Afrikalı.
Bunların 52’si kadın,48’i erkek olacaktı 30’u beyaz, 70’i beyaz olamayan, 30’u Hıristiyan ve 70’i Hıristiyan olmayan.
Altı kişi bütün servetin %59’una sahip olacaktı ve bunların hepsi ABD kökenli olacaktı.
Sadece bir kişi bilgisayar sahibi, bir kişi de -evet sadece bir kişi- üniversite mezunu olacaktı.
Eğer bu sabah sağlıklı uyandıysanız, bir hafta sonrasını göremeyecek bir milyon insandan daha şanslısınız. Bir harp tehlikesi, işkence görmek ihtimali veya aç kalma korkusu ile karşı karşıya değilseniz beş yüz milyon insandan çok daha iyi durumdasınız. Buzdolabında yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların %75’inden daha zenginsiniz. … Bir de anneniz, babanız sağ ise o zaman siz, bu dünyadaki “nadir kişilerden birisiniz!
Gezi Rehberi, Orhan Kural, Han yayınları, 4.Basım, Ocak 2010; sy 8.

Hava Tasarrufu için 5 ipucu

Yazı ve Fotoğraf: http://www.scubadiving.com/training/basic-skills/5-diving-tips-saving-air

Çeviri: Serkan Öznur. Katkılarından dolayı Dalış Eğitmeni Oray Ercan’a teşekkürler.

Tüpünüzdeki havayı dalış eşinizden daha hızlı mı soluyup bitiriyorsunuz? İşte, havanızı korumaya ve dip zamanınızı artırmaya yardım edecek 5 ipucu.

1.Küçük hava kaçaklarını onarın

Bir o-ringden veya BC şişirme düğmesinden küçücük bir hava kabarcığı sızıntısı bile 5-10 bar kayıplara neden olabilir ayrıca yüksek basınç o-ringlerindeki sızıntılar ise herhangi bir şekilde ilerideki ciddi hava kaçaklarının ve akabindeki sorunların işareti olabilir. Tam oturmayan bir maske sık sık içine hava üfleyerek suyu tahliye etmek zorunda olduğunuz diğer bir çeşit hava kaçağıdır. Bu, gereksiz yere nefes alma hızınızı artıran ve dolayısıyla nefes alma tutarlılığınızı azaltan bir çeşit stres kaynağıdır da. Ahtapotunuz kolayca serbest akışa mı geçiyor? Bu fazla miktarda havayı hızlı bir şekilde boşaltabilir. Ayarını değiştirin veya maps aşağıyı gösterecek şekilde sabitleyin.

2.Daha fazla dalış yapın

Tecrübesiz dalıcılar hava kaynaklarını korkunç bir hızda harcayıp bitirmeleriyle ünlüdür, bu yüzden basitce, hava tasarrufu için en iyi ipuçlarından biri daha sık dalış yapmaktır. Yeni bir dalıcı olmayabilirsiniz, ama hemen hemen her hafta dalmazsanız, bu hala olağan dışı bir aktivitedir. Daha fazla dalış yaparak, vücudunuz, bu düşünceye alışacak ve daha az nefes alacaksınız.

3. Yavaş Yüzün

Hızın malolduğu enerji düşünebileceğinizden de fazlasıdır: Şuanki yüzüşünüzün yarısı kadar hızda yüzün, daha az hava kullanacaksınız.

4. Sığda Kalın

Regülatörünüz su ortamındaki basınca eşit basınçta hava vereceğinden, ciğerlerinize alabileceğiniz hava  su yüzeyine göre 10 metrede (2 atmosfer) tüpünüzden 2 kat daha fazla hava götürür. 30 metrede(4 atmosfer), 10 metredekinden 2 kat daha fazla götürür. Olmanız gerekenden daha derinde olmaktan kaçınmaktan başka yapacağınız bir şey kesinlikle yok. Eğer bir uçurumun kenarına gitmek için ilginç olmayan bir kum düzlükten transit geçiş yapıyorsanız, bunu 15 metre yerine 5 metreden yapın, havadan tasarruf edeceksiniz.

5. Ağırlıklarınızı minimuma indirin

Kiloluysanız, yüzerliliğinizi sağlamak ve nötr konuma geçmek için BC’nize daha fazla hava ile doldurmak zorunda kalırsınız. Şişirilmiş BC daha geniştir ve suda ilerlemek için daha fazla enerji ve hava gerektirir. BC’niz sizi nötr konuma geçirmek için yeterli miktar şişirildiğinde fazladan 2 kilo ağırlık 4 litre daha büyük BC demektir.

 

Neden Dalış?

Bir tutkudur dalış… Dalış demek, mavi sonsuzlukta kendini kaybetmektir. Dalış demek kendini gizemli boşluğa bırakıp “Ben kimim?” sorusuna yanıt aramaktır. Dalış demek hayatın başladığı yere bir sürelik de olsa misafir olmaktır…

Donanımlı dalış, başka bir deyişle tüplü dalış, aletli dalış, son yılların yükselen sporu, yükselen bir sosyal aktivitesi oldu. Yıllar önce TRT’de Jacques Yves Costeau’nun belgesellerindeki bizim için ulaşılmaz sahneler, teknolojinin, ulaşım imkânlarının gelişmesiyle daha yakın hale geldi. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde şuan Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’na kayıtlı 250’den fazla dalış merkezi bulunmakta… Deniz kıyısındaki her tatil yöresinde yetkili dalış merkezlerine, dalış teknelerine rastlamak mümkün…

 

Dalışa başlamak, bir hobi olarak dalış yapmak, size neler kazandıracaktır, bir derlemesini yapmaya çalıştım. Eminim ki siz de bu satırlarda kendinize ait olabilecek bir şeyler bulacaksınız. Buyurun…

-İş hayatının stresinden uzaklaşarak rahatlamanızı sağlar… Dertlerinizi su üstünde bırakırsınız, tek duyduğunuz şey nefes alıp verişinizdir. Mavi dünyanın büyüsü ve gizemi her şeyi unutmanızı sağlar. Doğal bir terapi olduğu söylenebilir dalışın.

-Sualtının sessizliği, ortamın loşluğu, canlıların güzelliği sizi huzura götürür… Parmağınız büyüklüğünde bir balığın karnını doyurma çabası, sizin günlük hayatta ne tür boş şeylere kafa yorduğunuzu anlamanıza sebep olabilir…

-Dalışı öğrenirken size hayat boyu gerekli olan fizik, fizyoloji ve ilk yardım bilgilerini de tekrar eder ya da öğrenirsiniz… Okul sıralarında öğrendiğiniz insanın yaşam destek sistemi, solunum sistemi ve vücudun metabolik işleyişini bir dalıcı gözü ile tekrar edecek, kazazedeye müdahale, suni solunum ve kalp masajı gibi hayati öneme sahip uygulamaları yapacaksınız.

-Yeni insanlar tanır, yeni arkadaşlar edinirsiniz… Ve inanın ki dalış teknesine gelip sizinle birlikte dalış yapan insanların çoğunun sizinle pek çok ortak noktası olacaktır. Hemen konuşup kaynaşıvermeniz kaçınılmazdır. Sonra bir bakıvermişsiniz ki telefon rehberi hafızanızın büyük bir kısmını dalıcı arkadaşlarınız işgal etmiş… Bir arkadaşınızla yıllar sonra oturup lak lak yaparken birinizin sorduğu “Sahi ya… Bir nerede tanışmıştık?” Sorusunun cevabı “Dalış teknesinde” olmuş… Kim bilir?

-Farklı yerlerde dalmak için seyahat edersiniz… Dalışı bir tutku haline getirdiğinizde seyahat çantanızdan maske, palet ve şnorkeliniz eksik olmayacaktır. İlerleyen safhalarda dalış malzemeleriniz çantanızın büyük bir kısmını kaplayacak, diğer eşyalarınızı aralara sıkıştırmak durumunda kalacaksınız… Seyahat rotanızı belirleyen ölçüt dalış olacak, gezmeyi, seyahat etmeyi sevmeyen biriyseniz dalışla birlikte seveceksiniz… İki günlük hafta sonu tatili için, “Nasıl Kaş’a giderim, nasıl Saroz’da dalış yaparım”ın planlarını kuracaksınız. Hiç yurtdışına çıkmamış veya sayılı defalar çıkmış iseniz, ilk yıllık izninizde Sharm El Sheikh’e, Phuket’e, gidebilmenin hesabı içine gireceksiniz… Sharm-el Sheikh’e giderseniz, bir yolunu bularak Kahire’ye geçip Mısır Piramitlerini görmek isteyeceksiniz… Phuket’e gittiğinizde size çok uzak bir kültürü yaşamanın hazzına varacaksınız… Belki de bir gün dalış çantanızı bırakıp, sırt çantanızı alacak, gezgin olacaksınız…

-Sualtı dünyasını tanıdıkça çevreye daha duyarlı bir birey haline gelirsiniz. Bazen, ne yazık ki, bu güzelliklerin ortasında gördüğünüz bir pet şişe, sizi üzecek, sinirlendirecek… Dalış liderinin dalış öncesi brifinginde “Birkaç yıl öncesine kadar burada köpek balığı görmemiz mümkündü, fakat su sıcaklıklarının birkaç derece artmasıyla göremez olduk” cümlesine benzer sözler günlerce kulaklarınızda yankılanacak… Neden sorusunu soracaksınız kendinize. Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir “Dünya”nın olmasını istiyorsak, ileri yaşlarımızda susuzluğun, kuraklığın, kıtlığın acısını yaşamak istemiyorsak, gereken saygıyı göstereceğiz Doğa’ya… Bir otomobil lastiği, bir pet şişe veya kısa bir cümle aslında size her şeyi anlatmaya yetecek…

-Sanıldığı kadar pahalı değildir. Başlangıç seviyesi dalış kurslarının fiyatı ortalama bir cep telefonundan, ortalama bir fotoğraf makinesinden, bir güneş gözlüğünden daha ucuzdur. Bu ücret bir pasaport harcına hemen hemen eşdeğer… Aslında bu sertifika da, sözü açılmışken, sizin sualtı dünyasına giriş için pasaportunuz olacak… Cüzdanınızın en güvenli bölmesinde taşıyacaksınız, ara sıra çıkarıp bakarak mavilikleri hayal edeceksiniz…

Bu yazdıklarımın dışında da aklıma gelmeyen birçok sebep bulmak mümkün olabilir. Şuana kadar dalışa başlamadıysanız, geç kalıyor olabilirsiniz. Daha fazla bilgi almak istiyorsanız iletişim bilgilerim aracılığıyla bana ulaşabilirsiniz.

Keyifli dalışlar…